Bir gözlerine baksan!

Metroda çocuğuyla yolculuk etmek durumunda kalan annelere denk gelirim sıklıkla. Kiminin  keyifli, kiminin de işkenceli geçen yolculukları çok gözlenebilir oluyor. Bunu gözlemlemek için yapmıyorum. Çok insani bir durum bu.

Uzun bir yolculuk olacaksa çocuğunun oyalanabilmesi için değişik olanaklar sunanlar oluyor. Kimi tablet ve telefonu kullanıyor, kimi muhabbet ediyor kimi de tartışıyor, gözleriyle ve ağızlarıyla dövüyor. Her ebeveynin farklı bir yöntemi olmasını saygıyla karşılıyorum. Sonuçta her çocuğun mizacı aynı özellikte olmuyor. Kimi ile yolculuk yapmak daha kolay kimi ile daha zor.

Benim anlamadığım nokta çocukları ile metroya binmeyi göze alan ebeveynin çocuğunun durumunu anlayamıyor olması. İnanılmaz kalabalık ve sıcak bir ortam ama çocuk hırkasıyla oturuyor ve bir süre sonra bunalmaya başlıyor. Gidip o hırkayı çıkarasım geliyor yazık değil mi bu çocuğa diye. Çocuğun uyku sersemliği gelmiş anne onu bir nebze sakinleştirmek yerine uyumadığı için kızıyor, o kızdıkça çocuk daha fazla ağlıyor. Çocuğa bir iki parmak oyunu yaptığımda dikkatini dağıttığımda biraz daha oyalanabiliyor. Yani bir şarkı mırıldanmak, bir el oyunu oynatmak, bir oyuncakla ya da yiyecekle meşgul etmek bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum.

Bazı ebeveynler görüyorum bebek arabaları ya da sırt  çantaları acil durumda alınacaklar çantası gibi hazırlanmış oluyor. Olası her türlü ihtiyacını barındırıyor. Oyuncağı, yiyeceği, suyu, yaş grubuna göre kalemi, kitabı…  Çocuğunuz varsa ve cüzdan büyüklüğünde çanta kullanmayı tercih ediyorsanız bu saydıklarımın hiçbiri çok da mümkün olmuyor tabi.

Az önce metro da iki yaşlarında uyku sersemliği gelmiş bir bebeği gözleriyle, mimikleriyle ve ağzıyla döven bir anneden sonra hissettiklerimi aktarmak istedim sadece. Keşke o ufacık çantanda çocuğunun oyalanabileceği birşey olsaydı. Yok muydu? En azından bir gözlerine baksaydın da çocuğunun gözlerindeki sıkıntıyı görseydin. Çünkü ben bir yabancıydım ama iliklerime kadar hissedebilmiştim.

Yorum bırakın