Bir Ergenle Yaşamak

“ Ergenlik, insandaki en kötü ve en iyi dürtülerin birbiriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı dönemdir.”                                  G.Stanley Hall

Ergen, çocukluktan yetişkinliğe adım atan kişi anlamına gelir. Artık kendi kişiliğini bulmaya çalıştığı, dünya ve var olma üzerine düşünmeye başladığı çok değerli bir süreçten bahsediyoruz. Ergenler bu süreçte 3 önemli kaynağa sahiptirler: Aile, okul ve arkadaşlar. Kimlik bulma ya da kimlik oluşturma dediğimiz bu dönemde, ergenin kimlik karmaşası yaşaması bir takım yanlış alışkanlıklara veya ruhsal sıkıntılarla karşılaşmasına neden olabilmektedir.

Yapılan bir çalışmada görülmektedir ki, ebeveyn ile kurulan sıcak ve yakın ilişki, ergenlerde daha sonra gelişebilecek psikolojik sorunlar için koruyucu faktör görevi görmektedir.

 

Bu Dönemin Dinamikleri

Ergenlik dönemi, dinamizmi oldukça yüksek ve hızlı gelişen bir geçiş dönemidir. Ergen, yaşadığı biyolojik, psikolojik, fiziksel tüm değişimlerle baş etmesinin yanında sağlıklı kimlik gelişimini tamamlamaya çalışır. Özellikle sosyal ilişkileri de yapılanma sürecine girer.

  • Buluğ çağından önce beyinde gri cevher artmaya devam eder. Bu, ergenin akıl yürütmesini, plan yapmasını arttırır ve beyindeki bu gelişim beraberinde davranış, duygu, düşünce olgunlaşmasını geliştirir.

 

  • Büyüme ve üreme hormonlarının üretiminin artması ile vücutta ilk biyolojik değişimler görülür. Bu biyolojik geçişte genetik ve çevresel faktörler çok önemlidir.

 

  • Ergenlik dönemi, erişkinliğe taşınacak sosyal değerleri arama dönemidir. Bu dönemde özellikle toplumsal düzen ve ahlaki yargıları çok sorgularlar. Ergen, ahlaksızlığa karşı ahlaklı duruşun ne anlama geldiğini, kendi haklarına karşılık başkalarına karşı olan sorumluluklarını, bir toplumun nasıl var olduğu veya nelerin yanlış gittiği ile ilgili pek çok durum hakkında düşünce üretir.

 

  • En önemli özelliklerinden birisi, kendilerini dünyanın merkezinde zannetmeleridir. Hayali seyircileri vardır onların ve yaptıkları hissettikleri her şeyin izlendiğini düşünürler. Bir tek onların sorunları önemlidir. Ebeveynler bu duruma kayıtsız kalmamalı, çocuklarına kabul edildiklerini hissettirmeleri gereklidir.

 

  • Günümüzde, en fazla sıkıntıya sebep olan değişimlerden biri ergenin aile ile geçirdiği zaman dilimini, arkadaş çevrelerine aktarmalarıdır. Ergen, bu süreçte onu en iyi anlayacak olanın arkadaşları olacağına inanır. Benzer değişimler yaşamaları hasebiyle belirli ölçüde arkadaşlarına doğru bir eksen kayması normal karşılanması gerekir. Ancak burada ebeveyn- ergen ilişkisi ve iletişimi, ergenin sağlıklı bir denge kurmasını belirleyecek ölçüttür. Ergen bu dengeyi sağlayamadığı takdirde, ebeveyni çocuğa ulaşamamaya başlamakla birlikte sıkıntılar ortaya çıkmaktadır.
“Biz hiç ergen olmadık tabi…” “ Ergenlik diye bir şey çıkarmışlar…” “ Biz annemize- babamıza böyle davransaydık…” gibi fazlasıyla ifadelerle karşılaşabiliyoruz. Bu ifadeleri kullanan değerli ebeveynler, siz kendinizin küçüklüğü ile çocuğunuzu karşılaştırıyorsunuz ama sizce sizin ebeveyn tutumunuz ile ailenizinkini de karşılaştırmanız gerekmez mi? Yüksek ihtimalle aynı davranış tutumları olmadığından, iki dönem çocuklarının davranış şekilleri de farklılık gösterecektir.

Kısaca şuna dikkat çekmek isterim: Her dönemi kendi imkânları ve şartları içinde dikkate alalım lütfen!

 

AİLE TUTUMLARI

Ebeveyn- ergen arasındaki ilişki, ergenlik döneminin nasıl geçeceğini belirleyen en önemli dinamiklerden birisidir. Bu dönemde yaşanılan sıkıntılardan çoğunluğu bu ilişkiden kaynaklanmaktadır.

Yapılan bir çalışma; ebeveyn- ergen çatışmalarının en çok erken ergenlik döneminde yaşandığını ve ilerleyen süreçte azaldığını gösterir. Ebeveynin, çocuğundaki değişimlere ani tepki vermesi, onu anlamaya çalışmadan önce otorite mücadelesine girmesi çocuğu ailesinden daha da uzaklaştırır. Ve kendisini tek anlayan kişilerin arkadaşları olduğu görüşüne daha da inanarak ailesiyle arasına koyduğu mesafeyi arttırabilir.

Yaşanan çatışmaların doğuşunda ve çözümünde anne-babaların tutumlarının önemi:

  • Otoriter-Baskıcı( Dediğim Dedik) Tutum:

 

“Ben ne dersem o olur tavrı”, sen ne dersen de benim için hiçbir önemi yok düşüncesini çocuğa aşılar ve kendisinin ailesi tarafından değersiz bir insan olarak görüldüğünü düşünür.

Bu tip ebeveynler, temelde kendilerince çocuklarını zararlı çevreden korumak amacıyla sıkı bir kural düzeneği oluştururlar ve çocuğunda bu duruma karşılıksız itaatini beklerler. Ancak bu tavır çocuğa hem sosyal hem de psikolojik anlamda zarar verir.

 

  • Aşırı Müsamahakâr Tutum:

 

Bu tür ailelerde egemen çocuktur. Hiçbir kural-kısıtlama yoktur. Çocuğun her istediği yerine gelir. Çocuğun nereye gittiğini, kiminle görüştüğünü bilmezler. Tüm odakları kendi işlerine yönelmiş olup  “biz çocuğumuzu özgüvenli, bağımsız yetiştiriyoruz ve tüm kararları kendisi verir.” ifadelerini kullanırlar.

Ancak burada beklenen etki görülmez çünkü bu tarz davranış çocukta tam ters etki yapar ve “ben ailemin hayatında yok gibiyim, eve hiç gelmesem neredesin diyen yok” düşüncelerine sahip olmasına neden olur. Ergenin her daim hissetmek istediği (pek belli etmek istemese de) bir içten ilgiye ihtiyacı vardır.

 

  • Sevgiye Dayalı, Hoşgörülü Tutum:

Ne ihmalkâr ne de otoriter dediğimiz doğru tutum şeklidir. Çocuğunun omzuna elini atarak konuşabildiği gibi sınırları ihlal ettiğinde de çocuğunu uyarabilen, aşağılamadan, saygılı bir şekilde “ burada yanlış yapıyor gibisin. Bence bunu yapmanın daha doğru yolu var ve istersen gel birlikte biraz daha düşünelim.”  diyebilen aileler en az sorun yaşayan ailelerdir. Birlikte çözüm üretmek, ergenle anne babanın yapabileceği en doğru şeydir.

 

Ergenin ailesiyle girdiği tartışmalarda kullandığı dil, genelde sivri ve saygısız olsa da, bunun olgun davranışa doğru adım atma çabası olduğu bilinmelidir.

 

Değerli Tavsiyeler:

  • Her zaman örnek anne-baba olamazsınız, zaman zaman gerçekleşen dramatik olaylardan çok, süreklilik arz eden durumlar daha önemlidir.

 

  • Çocuğunuza dokunun. Dokunma fiziksel büyümeyi uyarır, stresi azaltır, bağışıklık sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar.

 

  • Çocuğunuzu takdir ederken, elde ettiği başarıyı değil, böyle bir başarıya ulaşmış olmasının ve çabasının önemini vurgulayın.

 

  • Çocuğunuzun akıl sağlığın, uyum ve mutluluğunun en güçlü ve tutarlı belirleyicisi, sizin onun hayatına katılım derecesinizdir.

 

  • Gelişimsel geçiş dönemlerinde sabırlı olun. Çocuklar için birçok yaş dönemi, “ iki adım ileri, bir adım geri” dönemleridir. Tutarsız olduğunu düşünmeyin ve geçici dönemler olduğunu unutmayın.

 

  • Çocuğunuzun planları hakkında ön bilginiz olsun. Gece veya gündüz nerede ve kiminle olduğunu, ne yaptığını bilin. O da bu soruları şüphecilikten ötürü değil, onun için endişelendiğinizden ötürü sorduğunuzu bilsin.

 

 

  • Çocuğunuz olgunlaştıkça kuralları esnetin.

 

  • Her zaman onun adına karar vermek yerine, seçenekleri sunarak kendi kararlarını almasını sağlayın ve hatalarından öğrenmesine izin verin.

 

  • “Odanı temiz tut” yeterince net bir ifade değildir. “Elbiselerini katla, yatağını topla, çöpünü boşalt…” gibi açık ve net cümleler kullanmalıyız.

 

  • Size göstereceği saygı sizden gördüğü saygıyla sınırlı olacaktır.

Yorum bırakın